BRING THE HYPE TO ART

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

röportaj
MELİKE

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

Yeni ile aran nasıl?

En sevdiğim şey! Bence yeni, bilmediğin, tanımadığın bir şey ile karşılaşmak insana, insani yaratıcılığa ait bir şey. Unutulan bir şey ile de yeniden karşılaşılabilinir, unutmak da bence yeninin içinde ve yaratmak ile çok bağlantılı. Hepsi unutmaya bağlı ve hepsi yeniyi doğuruyor. Sürekli birbirinin içinde dönen bir oyun gibi.

Kendi kalıplarını nasıl aşıyorsun?

Farklı teknikler deneyerek. Bildiklerimi unutmaya çalışarak. Zorlandığın zaman yeni bir şey denemek zorunda kalırsın. Sınırlarım tükenecek derecede zorlandığında kalıplarımı aşabilirim, bu sınırlara yakın durmayı seviyorum, her zaman ve her anlamda.

Cevabını hep dürüst şekilde alacağın bir soru hakkın olsaydı ne olurdu?

Nasılsın?

Sıradan bir süper gücün olsa, bu ne olurdu?

Parmağımı şıklattığımda yemek hazır olsun.

Bugünlerde içinde cesaret topladığın bir şey var mı?

Evet, artık eğlenmek için daha fazla cesaretim var.

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

Tarihten bir sanatçı senin için bir parti düzenleseydi bu kim olsun isterdin?

Federico Fellini. Bir röportajında kendi yaptığı işle ilgili “Bu işi yaparken yarattığınız karakterlerden daha enteresan karakterler ile tanışırsınız.” demişti. Aktörler, müzisyenler, akrobatlar ile geçirdiğim tüm zamanlar benim için muhteşem!

Her sanatçının muhakkak yaşaması gerektiğini düşündüğün bir zorluk?

Bence her sanatçının teknik ile başı belaya girmeli!

Gün düşleri mi gece düşleri mi?

Rüyalar, hep gece!

Sanat üretiminin senin hayatındaki işlevini nasıl tanımlarsın?

Ben başka türlü var olamam. Sanat üretimi beni hayatta tutan yegane şey. Gündelik yaşam bana çok soyut geliyor. İnsanları, sistemi, gündelik hayata dair olan şeyleri üretim sırasında anlamlandırıyorum, hayatı algılama biçimim bu. Ben gündelik yaşantıyı çok soyut görüyorum. Hayatta bütün ilişkiler ve duygular, aşk, öfke bana nesnesiz gelir. Bağlantılarını gündelik yaşam içerisinde izleyemiyorum. Bu anlamda geçmişte aldığım, şimdiki zamanda performatif oyunculuk metodu gibi, kurallı serbestlikler beni baştan çıkartan şeyler oldu. Hayatı anlamak için fırsatım oluyordu, orada nesneleşiyorduk, her şey nesneleşiyor ve birbirleri ile konuşuyorlardı. Birbirleri ile ilişkilerini ve alakalarını, nedenselliklerini gözlemleyebiliyordum.

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

Bize bu performatif oyunculuk pratiğinden bahseder misin?

Stüdyo Oyuncuları ve Şahika Tekand’ın geliştirdiği performatif oyunculuk metodunda, oyuncunun aksiyonunu önceden belirlenmiş kurallar içerisinde şimdiki zamanda gerçekleştirmesi önemlidir. Tüm performans, durum, ritim, duygular ve düşünce o anda, bu kurallar sonucunda ortaya çıkar. Oyuncu; aktörlük becerilerini, game player becerileriyle eş zamanlı olarak şimdiki zamanda ortaya koyar, illüzyon yaratmaya çalışmaz, gerçekten koşar ve gerçekten terler, sahnedeki her şey gerçektir ve tüm nedensellikleri ile bu gerçeklikleri gözlemleyebilirsiniz.

Bu anlayış, bugünkü işlerine nasıl yansıyor?

Resim yaparken kullandığım malzemelerin kuralların sınırlarını oluşturmasına izin veriyorum. Tekniğin olanaklarından ve olanaksızlıklarından doğan sonuçlar ve onun haritalandırdığı şey üzerinden çalışıyorum. Sahnede kurallar, şimdiki zamanda gerçekleşen performansın yarattığı dilin grameridir. Resimde bunun tam karşılığı olmasa da benim pratiğimde resim dilinin gramerinin şimdiki zamanda gerçekleştirdiğim performansa bağlı geliştiği söylenebilir.

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

Nasıl çıkıyor bu kurallar haritası?

Ben bir tür matematik ile uğraştığımı düşünüyorum. Matematiğin kökeni yunancada öğrenmek kelimesinden gelir. Resimlerim, bütün bu ilişkileri ve bağlantıları öğrenme çabamın izdüşümü. Sahne de böyle kuruluyor, benim resimlerim de böyle kuruluyor. Bir sistem yaratmak ve onun arayışı. Her resmin kendi kuralları var. Kullandığım malzeme kömür ise, onun olanaklarını keşfetmekle ilgili. Su ile birleştiğinde ne olur? Üflediğimde ne olur? Ayağım ile sürdüğümde ne olur? Kolum ile sürdüğümde ne olur? Bunların hepsi dahil. Tuvalin yüzeyi, bir sahne gibi, onun üzerinde şimdiki zamanda gerçekleştirilen aksiyonda, yapmamayı seçtiğim şeyler o işi oluşturuyor, tekniği bedensel hareketler ile keşfediyorum. Çok içeriden gelen bir şey ile resim yapıyorum, nefes almak gibi. Beden merkezli ama zihinsel de. Zamanı zihinsel süreç anlamında kırmaya çalışıyorum.

Zamanı zihinsel süreç anlamında kırmak yani anda olmak neden önemli işlerin için?

Şimdiki zamanda olmanın benim için önemi var. Geçmişini bugüne taşımak ve bir tanımla gelmek bence seni asıl olmadığın bir şeye götüren unsur oluyor. Anda olduğun vakit, sadece oturmak kadar olmak mesela, bir sonraki sürecin belirsizliğinde mümkün kılabiliyorsun her şeyi. Geçmişe bakıp bir tanımlama yapmaya kalktığımda kendime ihanet etmişim gibi hissediyorum çünkü şimdiki zamandaki benden uzaklaşıyorum. Bu yüzden önceden tasarlamadan üretiyorum. Tekniğin bana çizdiği kurallara uymaya çalıştıkça bir çok şeyden de vazgeçmiş oluyorum. Arınma süreci bir anlamda. Bilinen anlamda bir plastik arayışım yok benim.

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

Geçmişinden arındığında bir anlamda kimliğinden de arınıyorsun. İzleyiciye de açtığın bir alan mı bu?

Resimlerimde figüratif olarak bir kimlik ve bir konu yok, gündelik hayat bu kadar soyutken, kendim ile ilgili hiçbir şeyi oraya taşımamaya çalışıyorum. Kimlik denilen şey her zaman bir arayış bence. Ben sahne ve izleyici arasındaki mesafeyi önemseyen biriyim. İzleyiciye alan açmak, boşluk açmak için de kimliksiz olmak ve kimliksiz, nesneleşen bir şey göstermek önemli. Soyut olan, görünür olabilmek için, kendi mesafesine ihtiyaç duyuyor, onu okumak için, ona alan tanımak önemli.

Bedenini merkeze alan bu süreci, bir performanstan nasıl ayırıyorsun?

Benim görüşüme göre, performansta işin kendisi bedendir ve kesinlikle protest olması gerekir. Bedeni kullanmanın gerçek bir nedeni olmalı, ifade etmek istediğimi başka türlü ifade edememeliyim ve bu yüzden onu yapıyor olmalıyım. Oraya kadar arındığım bir noktaya gelmek isterim. Ben resimde tekniğin sınırlarını zorluyorum.

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

Renklerin olmaması da bu arınmanın bir parçası mı?

Dönemsel. Renklere siyah beyazdan bakmak çok temel bir şeydir. İçimde büyük bir tutku var aslında renklere karşı. Böyle bir yoğunlaşma ve odaklanma sonunda çok güçlü geri dönüşler getiriyor. İçimde gizli bir heyecan var renklere nasıl geri döneceğime dair. Onlar da benimle siyah beyazın içinde çalışıyor çünkü.

Neden kömür?

En primitif tekniklerden biri olduğu ve en olanaksızlık içinde bile erişilebilir olduğu için. Kömür bence çok özgür, çok olanaklı, biraz da sürprizli, ne olacağını hiç bilmiyorum. Sprey de kullanıyorum, matematiğin bir parçası olacak şekilde yine. Hepsinin bir ilişkisi ve yarattıkları bir ritim var.

Hazırlık sürecin nasıl işliyor?

Hiçbir şeyi not almıyorum ve tasarımlamıyorum, o süreç kendiliğinden çıkıyor. Her tuvale başladığımda bir risk alıyorum. Ne boyutta ve ne tür bir risk alındığı o resmi belirleyen şey oluyor. Kendi ritmi ve kendi atmosferine göre tamamlanıyor.

Ritim senin için neden önemli?

Her şeyi ritim ile algılıyorum. Hayatı bir ritim üzerinden duyuyorum. Ritim kalbimizle başlar ve yaptığım bütün görselliğe ritim hükmeder. Bütün sürecim performansa ve müziğe dayalı.

HAYATI BİR RİTİM ÜZERİNDEN DUYUYORUM.

Fotoğraf: Enes Alba
Video: Mercan Dinçkök
Röportaj: Öyküm Pala
Sayfa Tasarımı Uygulama: Mercan Dinçkök
Sayfa Tasarımı: Studio Pul


 

SANATÇININ ESERLERİNİ GÖR

SEPETİM